08 Temmuz 2025

DÉJÀ VU

 



Tarih 06 Aralık 1997

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Siirt’te düzenlenen bir açık hava toplantısında topluluğa yaptığı konuşmada,

Ziya Gökalp’in şiirinden bir dörtlük okudu;

“Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker”

Konuşmayla ilgili Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı,

Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesine göre “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçlamasıyla iddianame hazırladı.

21 Nisan 1998'de sonuçlanan davada 1 yıl hapis ile 860 bin TL ağır para cezası verildi.

Duruşmadaki hâli ve tavrı göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 176 milyon 666 bin 666 TL para cezasına çevrildi ve kendisine siyasi yasak getirildi.

Gerekçeli kararda; “Siirt'te yaptığı konuşmayla dindar ve dindar olmayan diye bölünen kesimler arasındaki gerginliği canlı tutmayı amaçlamaktaydı” yazıyordu.

‘Bunları inanç birliği maksadıyla söyledim’ şeklindeki ifadesinin inandırıcı bulunmadığı belirtilirken, ‘Benim referansım İslam'dır’ diyerek topluluğu inanan ve inanmayan olarak ayırdığı” belirtildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini bırakarak 26 Mart 1999 günü Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesindeki Pınarhisar Cezaevi'ne girdi.

24 Temmuz 1999'da ceza süresini tamamlayarak cezaevinden tahliye edildi.

İşte o belediye başkanı Tayyip Erdoğan 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.

İlginçtir ki yeni kurulmuş olan Adalet ve Kalkınma Partisi, 3 Kasım 2002 seçimlerinde  %34,28 ile birinci parti oldu.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, siyasi yasağı bulunduğu için seçimlere giremedi ve milletvekili seçilemedi.

Abdullah Gül yönetimindeki 58. Hükümet, Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması için TBMM’ye yasa teklifi sundu.

Ahmet Necdet Sezer yasayı veto etti fakat daha sonra onaylamak zorunda kaldı.

Bu yasanın kabulüyle Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi için yasal bir engel kalmadı.

Seçimlerde Siirt milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz’ün milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından Siirt'teki seçimlerin tekrar edilmesi kararlaştırıldı.

AKP’nin Siirt birinci sıra adayı Mervan Gül 'ün adaylıktan çekilmesi ile Erdoğan partinin birinci sıra adayı olarak Siirt seçimlerine girdi ve kazandı.

Daha sonraki siyasi hayatını hepimiz biliyoruz.

Buraya kadar okuduklarınız ülkenin yakın tarihi için bir hatırlatmaydı.

Şimdi daha yakın zamanlara geliyoruz.

1990’lı yıllarda babası Anavatan Partisi Merkez İlçe Kurucu Başkanlığı yapmıştı.

2000'li yılların başında siyasi görüş olarak CHP'ye yaklaştı.

Atatürkçü düşünceleri vesilesiyle 2004 yerel seçimlerinde CHP'den Beylikdüzü Belediye Başkanlığı'na aday olması için kendisine yapılan teklifi Trabzonspor'daki yöneticiliği gerekçesiyle reddetti.

16 Eylül 2009 tarihinde CHP Merkez Yürütme Kurulu tarafından CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı'na atandı;

Kısa sürede ilçe teşkilatını baştan yapılandırdı ve 27 Aralık 2009'da yapılan CHP Beylikdüzü İlçe Kongresi'nde seçilen ilk ilçe başkanı oldu.

2014 yerel seçimlerine CHP'nin Beylikdüzü Belediye Başkan adayı olarak girdi.

Partisinin bir önceki seçimde %30 olan oy oranını %50,8'e çıkararak Beylikdüzü Belediye Başkanı oldu.

31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerin sonrasında Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.

Ancak AKP geçersiz oyların yeniden sayılması ve hatalı sandık tutanaklarının düzeltilmesi talebiyle itirazda bulundu.

Geçersiz oylar yeniden sayıldı ve İmamoğlu aynı gün YSK İstanbul İl Seçim Kurulundan mazbatasını alarak göreve başladı.

YSK AK Parti'nin sandık kurullarının oluşumuna yönelik itirazı üzerine İstanbul seçimlerinin 23 Haziran 2019 tarihinde yenilenmesine hükmederek İmamoğlu'nun mazbatasını iptal etti.

İstanbul'daki seçimlerin iptal edilmesinin ardından Beylikdüzü'nde miting yapan İmamoğlu, ceketini ve kravatını çıkararak: "Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var. Biz adalete susamış, demokrasiye inancı tam Türk gençliğiyiz... Bu ülkede karar vericiler gaflet, dalalet, hatta ihanet içinde olabilirler, ama biz asla vazgeçmeyeceğiz." diyerek aslında bugün olanların sinyalini vermişti.

23 Haziran 2019 tarihinde yapılan yenileme seçiminde en yakın rakibine 806.014 oy fark atarak -tekrar- başkan seçildi ve 27 Haziran'da mazbatasını alarak görevine başladı.

Ekrem İmamoğlu, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerde yüzde 51,21 oy oranıyla İstanbul’daki 2. dönemine başladı.

İmamoğlu, 21 Şubat 2025 tarihinde CHP Genel Merkezine yazdığı dilekçeyle Cumhurbaşkanlığı ön seçimine aday oldu.

18 Mart 2025 tarihinde İstanbul Üniversitesi’nin yönetim kurulu CHP Cumhurbaşkanı aday adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu 28 kişinin diplomalarını "yokluk" ve "açık hata" gerekçeleriyle iptal ettiğini duyurdu.

19 Mart’ta sabah baskınıyla Ekrem İmamoğlu evinde gözaltına alındı,

İBB hakkında açılan soruşturmalar neticesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklama kararını "Mali nitelikli soruşturma kapsamında şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak, irtikap, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından tutuklanmasına; Şüpheli Ekrem İmamoğlu hakkında ise üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kuvvetli suç şüphesi bulunmakla birlikte mali nitelikli suçlardan zaten tutuklanmasına karar verildiğinden bu aşamada gerek görülmemekle talebin reddine karar verilmiştir." sözleriyle açıkladı.

Ekrem İmamoğlu kararın ardından 23 Mart günü Silivri'deki Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi.

Aynı gün yapılan ön seçimde 15 milyon 500 bin oyla ön seçimi kazanarak Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı Adayı oldu.

Ülkenin son zamanlarda içinde bulunduğu süreç bu şekilde.

Tüm bu gelişmelerle oluşan öğrenci protestolarını, gereksiz tutuklamaları, yapılan bilmem kaçıncı dalga operasyonlarını saymıyorum bile.

Aynı tarihsel döngülerin bu ülkenin başına tekrar geliyor olması nasıl açıklanır bilemiyorum.

Ben “DÉJÀ VU” diyorum,

Hani zaman zaman çoğumuzda oluşan o “ben bunları daha önce yaşamıştım” hissi…

Bazılarınız “tarih tekerrürden ibaret” diyebilir.

Ama Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi;

"Tarih"i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” 

Bu söz kulağınıza küpe olmalı aslında.

Ama belli ki tarihten ders almadıkları gibi, tekrarlamasından da korkmuyorlar…

İkisi de iptal edilen seçimlerin ardından siyaseten büyük adımlar atabildiler,

İkisi de toplulukları arkasından sürükleyebildi,

Ve ikisi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başlayan bir süreçle siyasetin merkezi oldular.

Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na giden yol tutuklanmasıyla başlamıştı.

Ekrem İmamoğlu’nun da Cumhurbaşkanlığı’na giden yol tutuklanmasıyla başladı.

Ekrem İmamoğlu şu an da milyonları arkasında sürüklüyor.

Her geçen gün daha da güçleniyor, boyun eğmiyor, dik duruyor ve cesaretle ilerliyor.

Bu yarış nasıl sonuçlanacak hepimiz bekleyip göreceğiz.

Ama üstünlüğün Ekrem İmamoğlu ve CHP’de olduğunu söyleyebilirim.

Süreçle ilgili şu kıssadan hisseyle sözlerime son veriyorum.


Sevdiği kıza kavuşamadığı için çekip gitmek isteyen gence Bilge sorar;

- Mecnun Leyla’sından vazgeçti mi?

Hayır.

- Kerem ateşten kaçtı mı?

Hayır.

- Ferhat dağları delmekten korktu mu?

 Hayır.

- Ya Kocadağlı Ahmet?

Bir süre susup düşündükten sonra genç;

 “O’nu hiç duymadım ki efendim” deyince Bilge:

- Tabi duymazsın. Çünkü O vazgeçti.

 Unutma;

Vazgeçenler değil, mücadele verenler tarihe geçer…

24 Haziran 2025

KARTALLAR YÜKSEK UÇAR

 


Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’de görülen mahkemesinden bir fotoğraf karesi günlerdir sosyal medyada dolaşıyor…

Fotoğrafta benim dikkatimi çeken ise Özgür Özel.

Arkada, sessizce yol arkadaşını nasıl kurtarabileceğini düşünüyor.

Bakışlarında, duruşunda biraz yorgunluk, biraz düşünceli bir hal hakim…

Nasıl olmasın?

Daha kaç gün oldu ki en yakın arkadaşını kendi elleriyle yıkayıp mezara koyalı?

Partisi içten içe kurultay oyunlarıyla çökertilmeye çalışılıyor,

Yol arkadaşları dalga dalga yapılan komplo operasyonlarıyla hapsedilmiş,

Cumhurbaşkanı adayı gözlerinin önünde haklılığını haykırıyor…

Çok yoruldunuz, farkındayız…

Ama lütfen ayakta kalın!

Ve biliyoruz “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz”

Yoluna yoldaş, mücadelene ortak milyonlar var.

Gün gelecek sular durulacak, tıpkı o efsane sloganda haykırıldığı gibi;

“Her şey çok güzel olacak!”

Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’in 19 Marttan bu yana sergiledikleri tavır bana kartal ve kuzgunun hikayesini çağrıştırıyor.

Derler ki; kartalı gagalamaya cesaret eden tek kuş kuzgundur.

Kartalın boynuna biner ve onunla beraber uçarken bir taraftan da onu gagalar, yenmeye çalışır.

Kartalın bu durumda yapabileceği pek bir şey yoktur ve hiç karşılık vermez, onunla dalaşmaz, kuzgun için enerji harcamaz.

Sadece kanatlarını açar, gökyüzünde yükselir ve en yüksekten uçmaya başlar.


Uçuş çok yüksektir ve kuzgun için sonun başlangıcıdır bu durum.

Kartal öyle bir irtifaya yükselir ki; kartalın uçtuğu o yükseklikte kuzgun oksijensiz kalır ve nefes alamaz, sonunda da düşer.

Kartal özgürlüğe kanat çırpar, kuzgun sonunu planlamadığı bu çatışmadan aldığı yenilgiyle sonsuzluğa gömülür…

Aslında bu hep böyle olmuştur.

Kısa çöp uzun çöpten hakkını eninde sonunda alır.

Ama mücadeleyle, ama ilahi adaletle…

Dünya kurulduğundan beri hukuk sistemlerinin de üstünde bir ilahi adalet mekanizması durmaksızın çalışır.

Bunu görebilen gözler adil olur, göremeyen gözler ise zalim…

Zalimlerin hükmü ise ya mücadelenin sonunda kazanılan zaferle,

Ya da ilahi adaletin çanı çaldığı gün son bulur.

O günden sonra dünya sadece haksızlığa karşı mücadele eden, haksızlığa uğrayan mazlumların adını hatırlar, zalimlerin adı bile anılmaz…

Hz. Musa’yı hepimiz biliriz,

Ama Onu helak etmeye çalışırken helak olan Firavun’un kim olduğu, adı, sanı bilinmez…

Ya da Ahlak Filozofu Sokrates’i düşünelim,

Sokrates 51 tane jüri önünde yargılanıyor ve idam kararı veriliyor.

Sevenleri, "seni hapishaneden kaçıralım" diyorlar.

"Bu ahlâksızlıktır" diyor ve kabul etmiyor.

“Deli taklidi yap jüri seni affedebilir” deseler de bunu da kabul etmiyor. 

Tarihe geçen savunmasında idam kararı veren jüriye şunları diyor. 

"Ölümden korkulmaz, çünkü ölümün çaresi var. Ölürsün kurtulursun. 

Ama yanlış yapmanın çaresi yoktur.

Yaptığınız yanlış kıyamete kadar sizinle birlikte gelecektir."

Aradan geçen 2500 yıla rağmen, Sokrates'in ismini bilmeyen yok.

Peki onu mahkum eden jüri heyetinin isimlerini bilen var mı? 

Yok!

Kendi yakın tarihimize baktığımızda Deniz Gezmiş’lerin davasında da aynı haksızlıklar yaşanmış,

Ve maalesef Türk siyasi tarihine bir utanç olarak kazınmıştır.

Mesela Ali Elverdi desem kaç kişi bilir kim olduğunu?

Fotoğrafını gösterseler “bu kim?” diye sorar çoğu.

Ama Deniz, Yusuf ve Hüseyin öyle mi?

Fotoğrafını göster herkes tanır…

Deniz’lerin idam kararını veren Sıkı Yönetim Mahkemesi Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi!

Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un idamlarını sigara içerek seyreden Ali Elverdi.

Kocatepe Camii’nde kılındı cenaze namazı,

İmamMerhumu nasıl bilirdiniz?” diye sormadı.

Eeee nasıl bilindiği malum…

Üç kere istenmesi gereken helallik hakkını bir kere istedi!

Sözün özü kimsenin hakkı kimseye kalmıyordu aslında…

Tarih mücadele edenleri, dik duranları yazıyor da;

Hukuku çiğneyenlerin adı anılmıyor…

Öyle hissediyorum ki Ekrem İmamoğlu davasında da aynı sonuçları göreceğiz.

Kantarın ayarını bozanlar, gün gelecek kendileri de o kantara çıkacak…

Ya bir cami avlusunda helallik alınmadan gömülecek,

Ya da mahkeme salonlarında utanç içerisinde sanık sandalyesinde oturacak…

Rus yazar Aleksandr Soljenitsin’in o ünlü sözü tam da 19 Mart sürecinde yaşananları özetliyor aslında.

“Yalan söylediklerini biliyoruz, yalan söylediklerini biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar, yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.
Ama hâlâ yalan söylüyorlar…”

Bunca yalan, iftira ve yalancı tanığın olduğu bir davanın sağlıklı sonuçlanması elbette mümkün değil.

Ama bu, haksızlığa karşı mücadeleyi bırakacağımız anlamına gelmemeli.
Sayın Özgür Özel mücadelesine sahip çıkıyor, her platformda uğranılan haksızlığı haykırıyor,

Sayın Ekrem İmamoğlu “Cumhurbaşkanı adayı olduğu için” tutuklu olduğunu mahkeme salonlarında anlatıyor,

Vicdanı olan, adalete inanan yurttaşlar meydanlarda CHP’nin mücadelesine destek veriyor.

Soruyorum size bunca çekilen çilenin sonucu hüsran olabilir mi?

Elbette olamaz, olmamalı.

Kartal yükselmeli ve kuzgunu sırtından atmalı…

KARTALLAR YÜKSEK UÇAR

  Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’de görülen mahkemesinden bir fotoğraf karesi günlerdir sosyal medyada dolaşıyor… Fotoğrafta benim dikkatimi ç...