16 Temmuz 2025

YALANCININ MUMU

 


İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş öğrenci beraber kalırmış.

Bu öğrenciler beraber pişirirler, beraber yerlermiş

Her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparmış.

Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi öğrenciye verirlermiş.

Bu öğrencilerden birisi çok açıkgözmüş.

Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş.

Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş.

Gel zaman git zaman işin farkına varmış arkadaşları.

Bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, başlamışlar hesap sormaya.

Birisi hemen atılmış;

– Biz sana para verdik, niye mum almadın?

Açıkgöz öğrenci hemen kendini savunmuş;

 – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor.

Bir diğeri söze karışmış;

 – Biz de aynı mumlardan alıyoruz ama bizimkiler bütün gece yetiyor.

Açıkgöz öğrenci susup kalmış. İçlerinde en bilgesi yapıştırmış cevabı;

– Senin mumlar yalandan yapılmış ya o yüzden az yanıyor. Eeee naparsın kardeş  Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demiş.

Gerçekten de öyle oldu ve yalanları ancak 2 yıl sürebildi.

14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı seçimini hepiniz hatırlarsınız.

AKP kanadı “CHP terör örgütü PKK ile ilişikli” diyerek propaganda yürütmüş,

AKP Grup Toplantısı’nda Kılıçdaroğlu’nun PKK’lı teröristlerle montaj videoları servis edilmişti.

“6’lı masanın 7. ayağı PKK”, “HDP masanın 7. Ortağı” “CHPKK” gibi söylemlerle propaganda yapılmıştı.

“Güvenlik tehdidi” bir nakış gibi işlenmiş ve başarılı olmuştu.

Tek bir argüman üzerinden giderek Cumhurbaşkanlığı seçimini AKP kazanmıştı.

İnsanlar tehlike anında kurulu düzene sarılırlar.

Tıpkı Amerikan Başkanı George W. Bush’un görev onay oranının, 

Eylül 2001 civarında %52'yken, Ekim başında bir anda %90'a fırlaması gibi.

Peki bu artışın nedeni ne?

11 Eylül Saldırıları.

Aynısını ülkemizde de yaşadık.

7 Haziran 2015 seçimlerinde, AKP %40.9 oy almış fakat tek başına iktidar olacak kadar milletvekili çıkaramamıştı.

Ancak takip eden yaz günlerinde Suruç Saldırısı, hendek operasyonları, Ankara Garı Saldırısı gibi olaylar

Seçimden sonraki aylarda terörü bir numaralı gündem haline getirmişti.

1 Kasım 2015'te yapılan seçimde AKP oylarını bir anda yaklaşık 8.5 puan arttırmış,

Tek başına yeniden iktidar olmuştu.

Şimdilerde “Terörsüz Türkiye” sloganını duyuyoruz.

PKK’nın adeta bir Reality Show a dönüşen silah bırakma pardon ‘yakma’ olayı,

Öcalan’a giden heyetler, paylaşılan fotoğraflar, verilen demeçler,

Bir anda can ciğer kuzu sarması olan MHP Lideri Bahçeli ve DEM Parti Heyeti,

Ve buna benzer izlediğimiz ve ilerleyen günlerde izleyeceğimiz birçok gelişme…

Bir önceki seçimde “HDP ile yol yürüyen PKK ile ortak hareket ediyor” algısı oluşturulurken,

Şimdi DEM Parti Barış Güvercini ilan edilerek 43 yıllık PKK, Terör Örgütü olmaktan çıkıyor.

İşin aslı şu…

2023 Cumhurbaşkanlığı Seçiminde CHP’nin HDP ile ortak hareket ederek seçimi kazanınca da Öcalan’ı serbest bırakacağı, PKK’lıları işe alacağı gibi ortaya bir yalan atıldı, büyütüldü, işlendi ve seçim kazanıldı.

Bu rahatlıkla Anayasa değişikliğini yapabileceğini ve Cumhurbaşkanlığı Seçimini bir dönem daha kazanacağını düşünen AKP için şok edici bir gelişme yaşandı.

CHP’de Kılıçdaroğlu dönemi sona ererek Özgür Özel dönemi başladı.

2024 Yerel Seçimlerinde Türkiye’nin Birinci Partisi haline gelen CHP, yükselişini sürdürüyordu.

Acilen bir önlem almak gerekiyordu ki bir dönem daha iktidarı kaybetmeden yol yürünebilsin.

2028 Cumhurbaşkanlığı Seçimi için yeni bir taktik gerekiyordu.

Ekonomiyi bitiren, eğitimden adalete tüm sistemleri çöken, yurtdışı imajı kalmamış bir iktidarın yeni bir seçim stratejisi geliştirmesi gerekiyordu.

Hem kürtlerin oyunu almak, hem de kahraman görünerek bitmiş iktidarlarını seçmenlerine hissettirmemek için DEM Parti’nin desteğine ihtiyacı vardı.

Ama bunun için önemli bir engeli aşmak gerekiyordu: PKK

İşte bu noktada Terörsüz Türkiye diyerek süreci masumlaştırmaya başladılar.

Kendi cephelerini böyle kurtarmaya çalışırken CHP cephesini de baltalamak gerekiyordu.

CHP’yi Kurultay Davası olarak anılan dava ile kendi içinde karıştırarak ilk hamleyi yaptılar.

Akabinde kumpaslar, yalancı tanıklar, işbirlikçiler “-mış –muş” içeren; "ben öyle duydum" ifadeleriyle CHP’nin yerel yönetimlerinin güvenilmez, yolsuzluklarla anılan bir imaj çizmesini sağlamaya çalıştılar.

Belediye başkanlarının, belediye bürokratlarının, parti yöneticilerinin bir bir haksız hukuksuz yere tutuklanması da bu sebepledir.

Sözün özü; yalancının mumu yatsıya kadar yandı ve bir önceki seçimdeki “CHP güvenlik tehdididir” taktiği artık son buldu,

Yaşadığımız  son süreçte “CHP rüşvet ve her türlü yolsuzluğun döndüğü GÜVENİLMEZ bir partidir” taktiğini yaymaya çalışıyorlar.

Bu iddiaları halkta karşılık bulamasa da “Goebbels Taktiği”yle yürümeye devam edecekler.

Bu iddialarını çok çok tekrar edecekler, halk o bilgiyle ne kadar sık karşılaşırsa, o kadar doğruymuş gibi gelecek,

Tekrarın sıklığı arttıkça, doğruluk algısı da artacak.

Özgür Özel halk buluşmalarında, mitinglerde ve tv programlarında gerçekleri anlatarak bu direnci kırıyor,

Bu da AKP cephesini zor duruma sokuyor.

2023 seçimlerinde güvenlik tehdidi üzerinden şekillenen propaganda, bugün yerini ‘yolsuzluk partisi’ imajına bırakmış durumda. 

Ancak kamuoyunun algısı artık daha dirençli.

İktidarın yeni taktik arayışında olduğu açık.

CHP’nin yükselen grafiği ise, önümüzdeki dönemin psikolojik propaganda savaşlarının çok daha yoğun geçeceğini gösteriyor.

Bu yüzden sadece doğru olmak yetmez. Doğruyu sürekli ve güçlü bir şekilde anlatmak gerekir.

Evet, bu yol uzun ve dikenli, sarsıcı ve zor ilerleyecek.

Ama okun en uzaktaki hedefi vurmadan önce en dibe kadar çekilmesi gerekir.

Dipte olmak, büyük çıkışların temelidir...

Bugün kurulan yalanlar, belki bir süre odayı aydınlatır gibi görünse de, sonunda o odada yine karanlık hâkim olur.

Çünkü yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.

Tıpkı Fatih Medresesi'ndeki uydurma mumlar gibi…

Bu millet, artık  karanlıkta kalmamak için, kendi ışığını yakmak için yola çıktı,

Ve göreceksiniz; tarih o mumların nasıl bir bir söndüğünü yazacak...

08 Temmuz 2025

DÉJÀ VU

 



Tarih 06 Aralık 1997

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Siirt’te düzenlenen bir açık hava toplantısında topluluğa yaptığı konuşmada,

Ziya Gökalp’in şiirinden bir dörtlük okudu;

“Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker”

Konuşmayla ilgili Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı,

Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesine göre “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçlamasıyla iddianame hazırladı.

21 Nisan 1998'de sonuçlanan davada 1 yıl hapis ile 860 bin TL ağır para cezası verildi.

Duruşmadaki hâli ve tavrı göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 176 milyon 666 bin 666 TL para cezasına çevrildi ve kendisine siyasi yasak getirildi.

Gerekçeli kararda; “Siirt'te yaptığı konuşmayla dindar ve dindar olmayan diye bölünen kesimler arasındaki gerginliği canlı tutmayı amaçlamaktaydı” yazıyordu.

‘Bunları inanç birliği maksadıyla söyledim’ şeklindeki ifadesinin inandırıcı bulunmadığı belirtilirken, ‘Benim referansım İslam'dır’ diyerek topluluğu inanan ve inanmayan olarak ayırdığı” belirtildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini bırakarak 26 Mart 1999 günü Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesindeki Pınarhisar Cezaevi'ne girdi.

24 Temmuz 1999'da ceza süresini tamamlayarak cezaevinden tahliye edildi.

İşte o belediye başkanı Tayyip Erdoğan 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.

İlginçtir ki yeni kurulmuş olan Adalet ve Kalkınma Partisi, 3 Kasım 2002 seçimlerinde  %34,28 ile birinci parti oldu.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, siyasi yasağı bulunduğu için seçimlere giremedi ve milletvekili seçilemedi.

Abdullah Gül yönetimindeki 58. Hükümet, Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması için TBMM’ye yasa teklifi sundu.

Ahmet Necdet Sezer yasayı veto etti fakat daha sonra onaylamak zorunda kaldı.

Bu yasanın kabulüyle Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi için yasal bir engel kalmadı.

Seçimlerde Siirt milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz’ün milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından Siirt'teki seçimlerin tekrar edilmesi kararlaştırıldı.

AKP’nin Siirt birinci sıra adayı Mervan Gül 'ün adaylıktan çekilmesi ile Erdoğan partinin birinci sıra adayı olarak Siirt seçimlerine girdi ve kazandı.

Daha sonraki siyasi hayatını hepimiz biliyoruz.

Buraya kadar okuduklarınız ülkenin yakın tarihi için bir hatırlatmaydı.

Şimdi daha yakın zamanlara geliyoruz.

1990’lı yıllarda babası Anavatan Partisi Merkez İlçe Kurucu Başkanlığı yapmıştı.

2000'li yılların başında siyasi görüş olarak CHP'ye yaklaştı.

Atatürkçü düşünceleri vesilesiyle 2004 yerel seçimlerinde CHP'den Beylikdüzü Belediye Başkanlığı'na aday olması için kendisine yapılan teklifi Trabzonspor'daki yöneticiliği gerekçesiyle reddetti.

16 Eylül 2009 tarihinde CHP Merkez Yürütme Kurulu tarafından CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı'na atandı;

Kısa sürede ilçe teşkilatını baştan yapılandırdı ve 27 Aralık 2009'da yapılan CHP Beylikdüzü İlçe Kongresi'nde seçilen ilk ilçe başkanı oldu.

2014 yerel seçimlerine CHP'nin Beylikdüzü Belediye Başkan adayı olarak girdi.

Partisinin bir önceki seçimde %30 olan oy oranını %50,8'e çıkararak Beylikdüzü Belediye Başkanı oldu.

31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerin sonrasında Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.

Ancak AKP geçersiz oyların yeniden sayılması ve hatalı sandık tutanaklarının düzeltilmesi talebiyle itirazda bulundu.

Geçersiz oylar yeniden sayıldı ve İmamoğlu aynı gün YSK İstanbul İl Seçim Kurulundan mazbatasını alarak göreve başladı.

YSK AK Parti'nin sandık kurullarının oluşumuna yönelik itirazı üzerine İstanbul seçimlerinin 23 Haziran 2019 tarihinde yenilenmesine hükmederek İmamoğlu'nun mazbatasını iptal etti.

İstanbul'daki seçimlerin iptal edilmesinin ardından Beylikdüzü'nde miting yapan İmamoğlu, ceketini ve kravatını çıkararak: "Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var. Biz adalete susamış, demokrasiye inancı tam Türk gençliğiyiz... Bu ülkede karar vericiler gaflet, dalalet, hatta ihanet içinde olabilirler, ama biz asla vazgeçmeyeceğiz." diyerek aslında bugün olanların sinyalini vermişti.

23 Haziran 2019 tarihinde yapılan yenileme seçiminde en yakın rakibine 806.014 oy fark atarak -tekrar- başkan seçildi ve 27 Haziran'da mazbatasını alarak görevine başladı.

Ekrem İmamoğlu, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerde yüzde 51,21 oy oranıyla İstanbul’daki 2. dönemine başladı.

İmamoğlu, 21 Şubat 2025 tarihinde CHP Genel Merkezine yazdığı dilekçeyle Cumhurbaşkanlığı ön seçimine aday oldu.

18 Mart 2025 tarihinde İstanbul Üniversitesi’nin yönetim kurulu CHP Cumhurbaşkanı aday adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu 28 kişinin diplomalarını "yokluk" ve "açık hata" gerekçeleriyle iptal ettiğini duyurdu.

19 Mart’ta sabah baskınıyla Ekrem İmamoğlu evinde gözaltına alındı,

İBB hakkında açılan soruşturmalar neticesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklama kararını "Mali nitelikli soruşturma kapsamında şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak, irtikap, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından tutuklanmasına; Şüpheli Ekrem İmamoğlu hakkında ise üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kuvvetli suç şüphesi bulunmakla birlikte mali nitelikli suçlardan zaten tutuklanmasına karar verildiğinden bu aşamada gerek görülmemekle talebin reddine karar verilmiştir." sözleriyle açıkladı.

Ekrem İmamoğlu kararın ardından 23 Mart günü Silivri'deki Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi.

Aynı gün yapılan ön seçimde 15 milyon 500 bin oyla ön seçimi kazanarak Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı Adayı oldu.

Ülkenin son zamanlarda içinde bulunduğu süreç bu şekilde.

Tüm bu gelişmelerle oluşan öğrenci protestolarını, gereksiz tutuklamaları, yapılan bilmem kaçıncı dalga operasyonlarını saymıyorum bile.

Aynı tarihsel döngülerin bu ülkenin başına tekrar geliyor olması nasıl açıklanır bilemiyorum.

Ben “DÉJÀ VU” diyorum,

Hani zaman zaman çoğumuzda oluşan o “ben bunları daha önce yaşamıştım” hissi…

Bazılarınız “tarih tekerrürden ibaret” diyebilir.

Ama Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi;

"Tarih"i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” 

Bu söz kulağınıza küpe olmalı aslında.

Ama belli ki tarihten ders almadıkları gibi, tekrarlamasından da korkmuyorlar…

İkisi de iptal edilen seçimlerin ardından siyaseten büyük adımlar atabildiler,

İkisi de toplulukları arkasından sürükleyebildi,

Ve ikisi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başlayan bir süreçle siyasetin merkezi oldular.

Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na giden yol tutuklanmasıyla başlamıştı.

Ekrem İmamoğlu’nun da Cumhurbaşkanlığı’na giden yol tutuklanmasıyla başladı.

Ekrem İmamoğlu şu an da milyonları arkasında sürüklüyor.

Her geçen gün daha da güçleniyor, boyun eğmiyor, dik duruyor ve cesaretle ilerliyor.

Bu yarış nasıl sonuçlanacak hepimiz bekleyip göreceğiz.

Ama üstünlüğün Ekrem İmamoğlu ve CHP’de olduğunu söyleyebilirim.

Süreçle ilgili şu kıssadan hisseyle sözlerime son veriyorum.


Sevdiği kıza kavuşamadığı için çekip gitmek isteyen gence Bilge sorar;

- Mecnun Leyla’sından vazgeçti mi?

Hayır.

- Kerem ateşten kaçtı mı?

Hayır.

- Ferhat dağları delmekten korktu mu?

 Hayır.

- Ya Kocadağlı Ahmet?

Bir süre susup düşündükten sonra genç;

 “O’nu hiç duymadım ki efendim” deyince Bilge:

- Tabi duymazsın. Çünkü O vazgeçti.

 Unutma;

Vazgeçenler değil, mücadele verenler tarihe geçer…

KARTALLAR YÜKSEK UÇAR

  Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’de görülen mahkemesinden bir fotoğraf karesi günlerdir sosyal medyada dolaşıyor… Fotoğrafta benim dikkatimi ç...