Tarih
06 Aralık 1997
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Siirt’te düzenlenen bir açık hava toplantısında topluluğa yaptığı
konuşmada,
Ziya Gökalp’in şiirinden bir
dörtlük okudu;
“Minareler
süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker”
Konuşmayla ilgili Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı,
Türk Ceza Kanunu’nun 312/2
maddesine göre “halkı din ve ırk farkı
gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçlamasıyla iddianame
hazırladı.
21 Nisan 1998'de sonuçlanan
davada 1 yıl hapis ile 860 bin TL ağır para cezası verildi.
Duruşmadaki hâli ve tavrı
göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 176 milyon 666 bin 666 TL para
cezasına çevrildi ve kendisine siyasi yasak getirildi.
Gerekçeli kararda; “Siirt'te
yaptığı konuşmayla dindar ve dindar olmayan diye bölünen kesimler arasındaki
gerginliği canlı tutmayı amaçlamaktaydı” yazıyordu.
‘Bunları inanç birliği
maksadıyla söyledim’ şeklindeki ifadesinin inandırıcı bulunmadığı
belirtilirken, ‘Benim referansım İslam'dır’ diyerek topluluğu inanan ve
inanmayan olarak ayırdığı” belirtildi.
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı görevini bırakarak 26 Mart 1999 günü Kırklareli'nin Pınarhisar
ilçesindeki Pınarhisar Cezaevi'ne girdi.
24 Temmuz 1999'da ceza
süresini tamamlayarak cezaevinden tahliye edildi.
İşte o belediye başkanı
Tayyip Erdoğan 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.
İlginçtir ki yeni kurulmuş
olan Adalet ve Kalkınma Partisi, 3 Kasım 2002 seçimlerinde %34,28 ile birinci parti oldu.
AKP Genel Başkanı Erdoğan,
siyasi yasağı bulunduğu için seçimlere giremedi ve milletvekili seçilemedi.
Abdullah Gül yönetimindeki
58. Hükümet, Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması için TBMM’ye yasa teklifi
sundu.
Ahmet Necdet Sezer yasayı
veto etti fakat daha sonra onaylamak zorunda kaldı.
Bu yasanın kabulüyle
Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi için yasal bir engel kalmadı.
Seçimlerde Siirt
milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz’ün milletvekilliğinin düşürülmesinin
ardından Siirt'teki seçimlerin tekrar edilmesi kararlaştırıldı.
AKP’nin Siirt birinci sıra
adayı Mervan Gül 'ün adaylıktan çekilmesi ile Erdoğan partinin birinci sıra
adayı olarak Siirt seçimlerine girdi ve kazandı.
Daha sonraki siyasi hayatını
hepimiz biliyoruz.
Buraya kadar okuduklarınız
ülkenin yakın tarihi için bir hatırlatmaydı.
Şimdi daha yakın zamanlara
geliyoruz.
1990’lı yıllarda babası
Anavatan Partisi Merkez İlçe Kurucu Başkanlığı yapmıştı.
2000'li yılların başında
siyasi görüş olarak CHP'ye yaklaştı.
Atatürkçü düşünceleri
vesilesiyle 2004 yerel seçimlerinde CHP'den Beylikdüzü Belediye Başkanlığı'na
aday olması için kendisine yapılan teklifi Trabzonspor'daki yöneticiliği
gerekçesiyle reddetti.
16 Eylül 2009 tarihinde CHP
Merkez Yürütme Kurulu tarafından CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı'na atandı;
Kısa sürede ilçe teşkilatını
baştan yapılandırdı ve 27 Aralık 2009'da yapılan CHP Beylikdüzü İlçe
Kongresi'nde seçilen ilk ilçe başkanı oldu.
2014 yerel seçimlerine
CHP'nin Beylikdüzü Belediye Başkan adayı olarak girdi.
Partisinin bir önceki
seçimde %30 olan oy oranını %50,8'e çıkararak Beylikdüzü Belediye Başkanı oldu.
31 Mart 2019 tarihinde
gerçekleştirilen yerel seçimlerin sonrasında Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
Ancak AKP geçersiz oyların
yeniden sayılması ve hatalı sandık tutanaklarının düzeltilmesi talebiyle
itirazda bulundu.
Geçersiz oylar yeniden
sayıldı ve İmamoğlu aynı gün YSK İstanbul İl Seçim Kurulundan mazbatasını
alarak göreve başladı.
YSK AK Parti'nin sandık
kurullarının oluşumuna yönelik itirazı üzerine İstanbul seçimlerinin 23 Haziran
2019 tarihinde yenilenmesine hükmederek İmamoğlu'nun mazbatasını iptal etti.
İstanbul'daki seçimlerin
iptal edilmesinin ardından Beylikdüzü'nde miting yapan İmamoğlu, ceketini ve
kravatını çıkararak: "Yolumuz uzun,
heyecanımız yüksek, gençliğimiz var. Biz adalete susamış, demokrasiye inancı
tam Türk gençliğiyiz... Bu ülkede karar vericiler gaflet, dalalet, hatta ihanet
içinde olabilirler, ama biz asla vazgeçmeyeceğiz." diyerek aslında
bugün olanların sinyalini vermişti.
23 Haziran 2019 tarihinde
yapılan yenileme seçiminde en yakın rakibine 806.014 oy fark atarak -tekrar- başkan seçildi ve 27
Haziran'da mazbatasını alarak görevine başladı.
Ekrem İmamoğlu, 31 Mart 2024
tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerde yüzde 51,21 oy oranıyla
İstanbul’daki 2. dönemine başladı.
İmamoğlu, 21 Şubat 2025
tarihinde CHP Genel Merkezine yazdığı dilekçeyle Cumhurbaşkanlığı ön seçimine
aday oldu.
18 Mart 2025 tarihinde
İstanbul Üniversitesi’nin yönetim kurulu CHP Cumhurbaşkanı aday adayı ve
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu
28 kişinin diplomalarını "yokluk" ve "açık hata" gerekçeleriyle
iptal ettiğini duyurdu.
19 Mart’ta sabah baskınıyla
Ekrem İmamoğlu evinde gözaltına alındı,
İBB hakkında açılan
soruşturmalar neticesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklama kararını "Mali nitelikli soruşturma kapsamında
şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak,
irtikap, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat
karıştırmak suçlarından tutuklanmasına; Şüpheli Ekrem İmamoğlu hakkında ise
üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kuvvetli suç şüphesi
bulunmakla birlikte mali nitelikli suçlardan zaten tutuklanmasına karar
verildiğinden bu aşamada gerek görülmemekle talebin reddine karar
verilmiştir." sözleriyle açıkladı.
Ekrem İmamoğlu kararın
ardından 23 Mart günü Silivri'deki Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi.
Aynı gün yapılan ön seçimde
15 milyon 500 bin oyla ön seçimi kazanarak Cumhuriyet
Halk Partisi Cumhurbaşkanı Adayı oldu.
Ülkenin son zamanlarda
içinde bulunduğu süreç bu şekilde.
Tüm bu gelişmelerle oluşan
öğrenci protestolarını, gereksiz tutuklamaları, yapılan bilmem kaçıncı dalga
operasyonlarını saymıyorum bile.
Aynı tarihsel döngülerin bu
ülkenin başına tekrar geliyor olması nasıl açıklanır bilemiyorum.
Ben “DÉJÀ VU” diyorum,
Hani zaman zaman çoğumuzda
oluşan o “ben bunları daha önce yaşamıştım” hissi…
Bazılarınız “tarih tekerrürden ibaret” diyebilir.
Ama Mehmet Akif Ersoy’un
dediği gibi;
"Tarih"i
‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Bu söz kulağınıza küpe
olmalı aslında.
Ama belli ki tarihten ders
almadıkları gibi, tekrarlamasından da korkmuyorlar…
İkisi de iptal edilen
seçimlerin ardından siyaseten büyük adımlar atabildiler,
İkisi de toplulukları
arkasından sürükleyebildi,
Ve ikisi de İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nde başlayan bir süreçle siyasetin merkezi oldular.
Tayyip Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanlığı’na giden yol tutuklanmasıyla başlamıştı.
Ekrem İmamoğlu’nun da
Cumhurbaşkanlığı’na giden yol tutuklanmasıyla başladı.
Ekrem İmamoğlu şu an da
milyonları arkasında sürüklüyor.
Her geçen gün daha da
güçleniyor, boyun eğmiyor, dik duruyor ve cesaretle ilerliyor.
Bu yarış nasıl sonuçlanacak
hepimiz bekleyip göreceğiz.
Ama üstünlüğün Ekrem
İmamoğlu ve CHP’de olduğunu söyleyebilirim.
Süreçle ilgili şu kıssadan
hisseyle sözlerime son veriyorum.
Sevdiği kıza kavuşamadığı
için çekip gitmek isteyen gence Bilge sorar;
- Mecnun Leyla’sından
vazgeçti mi?
Hayır.
- Kerem ateşten kaçtı mı?
Hayır.
- Ferhat dağları delmekten
korktu mu?
Hayır.
- Ya Kocadağlı Ahmet?
Bir süre susup düşündükten
sonra genç;
“O’nu hiç duymadım ki efendim” deyince Bilge:
- Tabi duymazsın. Çünkü O
vazgeçti.
Unutma;
Vazgeçenler
değil, mücadele verenler tarihe geçer…

