22 Temmuz 2025

KARINCA



Mehmet Murat ÇALIK...

İstanbul’un ilk şehir plancısı belediye başkanı…

Beylikdüzü’nde Ekrem İmamoğlu’nun yanında başladığı yolculuk,

Şimdi adalet arayışıyla devam ediyor...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonda tutuklanmasının ardından sağlığıyla ilgili yaşadığı süreç tüm Türkiye’nin vicdanını sızlattı.

Zaten mevcut sağlık sorunları varken, iki defa kanser tedavisi görüp atlatmışken,

Üzerine bir de tutukluluk, kötü şartlar ve İzmir’e sürgün edilmesi kanserin nüksetmesine zemin hazırlar hale geldi.

Hepimiz televizyon ve sosyal medya üzerinden süreçlere şahit olduk.

Bir anne evladına hastane camından bakarken…

Bir oğul, odasında annesinin ağlayan siluetini izlerken…

Adalet, hangi rafta bekletiliyor acaba?

İçinde bir yerlerde küçücük bir vicdan kırıntısı olan bu görüntüye kayıtsız kalamazdı.

Ama onlar ne yaptılar biliyor musunuz?

1. kattaki mahkum koğuşundan 11. kata alındı.

Annesiyle yapılan röportajda gözü yaşlı anneyi yalvarırken gördüm.

“Oğlum 20 kilo verdi, çok aciz durumdayım, oğlumun elimden kayıp gitmesini istemiyorum” diyerek feryat ediyordu…

Bir annenin ahı dolanırsa boynunuza, bir ömür o ahla yaşamak zorunda kalırsınız…

Sistematik bir işkence ile karşı karşıya kalındığı aşikar olan bir durumda,

Adalet Bakanı’mız hala “Tutuklu ve hükümlüler devletimize emanet. Adli Tıp Kurumu hastane raporunu onaylarsa tutuklu kalması mümkün değil” diye açıklama yapıyor.

Bakanlık prosedür diyor…

Ama aynı prosedürle kimler tahliye edildi, bakalım…

-Hatay'da 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 88 kişinin hayatını kaybettiği Elit Apartmanı davasında tutuklu yargılanan müteahhit Mithat Tümyürek, "sağlık sorunları" gerekçesiyle tahliye edildi.

-Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilen ve tutuklanan eski Yargıtay üyesi Nazmi Çatak, boynunda 5 ayrı kitle tespit edildiğini, sanığın kanser teşhisi konduğuna yönelik raporu doğrultusunda sağlık durumu nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi.

-Yolsuzluk ve usulsüzlük yaparak PKK’ye para aktardıkları iddiasıyla tutuklanan eski Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın 'hewrediter derin ven trombozu' (kalıtımsal kan pıhtılaşması) hastalığının tedavisinin dışarıda yapılması gerekçe gösterilerek tahliyesine karar verildi.

-Tutuklu eski Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk hakkında, kalp pili takılmış olması da dahil bazı sağlık sorunları olduğu gerekçesiyle ve kaçma şüphesi bulunmadığı belirtilerek tahliyesine karar verildi.

-İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması”nın iş dünyası yapılanmasına ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında “silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan tutuklanan eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı “epilepsi hastası” olduğu için Anadolu Acıbadem Hastanesi'nin sağlık raporu gerekçe gösterilerek tahliye edildi.

-Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle Hizbullahçı teröristler sağlık gerekçeleriyle tahliye edildi.

Sağlık raporu sunan herkes serbest, ama Murat Çalık için prosedür hâlâ işliyor…

Daha iddianamesi bile olmayan, uyduruk suçlarla ‘tutuklu’ bulunan belediye başkanları göz göre göre ölüme gönderiliyor.

Bu muamelenin tek nedeni CHP’Lİ BELEDİYE BAŞKANI OLMALARI…

Mahatma Gandhi derki;

“Vicdanın sesi bütün kanunların üzerindedir.”

Adaleti işletirken vicdanı da teraziye koymalısınız.

Teraziniz sadece sizin istediğiniz yönde çalışıyorsa kantarınızın ayarı bozulmuş demektir.

Ve bozuk bir kantarla adil değil, zalim olursunuz…

Büyük hukukçu Ebu Hanife'nin 'mihraptan ve minberden hukukun sesini kısarsanız, Hz. Allah da sizin nefesinizi, iflâhınızı kısar' ikazı her okuduğumuzda sarsılmamızı sağlamalı…

Bu sözün üzerine denecek bir şey yok ama,

Ben yine de size bir hikaye anlatmak isterim.

Kanunî Sultan Süleyman cenneti andıran bahçesinde  ağaçlardan bir kaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti.

Hemen yanlarına yaklaştı ve ağaçları karıncaların sardığını gördü.

Ağaçları ilaçlatacaktı.

Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı.

Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı.

Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi.

Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu.

Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu.

Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.

Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü.

Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.

Kanunî tekrar hocasının odasına uğradı.

Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü.

Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı.

Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi.

Kanunî şöyle diyordu hocasına:

Meyve ağaçlarını sarınca karınca

Günah var mı karıncayı kırınca?

Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:

Yarın Hakk’ın divanına varınca

Süleyman’dan hakkın alır karınca...

Yarın Hakk divanında neler olur bilemem ama, dünya divanında karıncalar hala hakkını aramakta..

16 Temmuz 2025

YALANCININ MUMU

 


İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş öğrenci beraber kalırmış.

Bu öğrenciler beraber pişirirler, beraber yerlermiş

Her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparmış.

Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi öğrenciye verirlermiş.

Bu öğrencilerden birisi çok açıkgözmüş.

Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş.

Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş.

Gel zaman git zaman işin farkına varmış arkadaşları.

Bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, başlamışlar hesap sormaya.

Birisi hemen atılmış;

– Biz sana para verdik, niye mum almadın?

Açıkgöz öğrenci hemen kendini savunmuş;

 – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor.

Bir diğeri söze karışmış;

 – Biz de aynı mumlardan alıyoruz ama bizimkiler bütün gece yetiyor.

Açıkgöz öğrenci susup kalmış. İçlerinde en bilgesi yapıştırmış cevabı;

– Senin mumlar yalandan yapılmış ya o yüzden az yanıyor. Eeee naparsın kardeş  Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demiş.

Gerçekten de öyle oldu ve yalanları ancak 2 yıl sürebildi.

14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı seçimini hepiniz hatırlarsınız.

AKP kanadı “CHP terör örgütü PKK ile ilişikli” diyerek propaganda yürütmüş,

AKP Grup Toplantısı’nda Kılıçdaroğlu’nun PKK’lı teröristlerle montaj videoları servis edilmişti.

“6’lı masanın 7. ayağı PKK”, “HDP masanın 7. Ortağı” “CHPKK” gibi söylemlerle propaganda yapılmıştı.

“Güvenlik tehdidi” bir nakış gibi işlenmiş ve başarılı olmuştu.

Tek bir argüman üzerinden giderek Cumhurbaşkanlığı seçimini AKP kazanmıştı.

İnsanlar tehlike anında kurulu düzene sarılırlar.

Tıpkı Amerikan Başkanı George W. Bush’un görev onay oranının, 

Eylül 2001 civarında %52'yken, Ekim başında bir anda %90'a fırlaması gibi.

Peki bu artışın nedeni ne?

11 Eylül Saldırıları.

Aynısını ülkemizde de yaşadık.

7 Haziran 2015 seçimlerinde, AKP %40.9 oy almış fakat tek başına iktidar olacak kadar milletvekili çıkaramamıştı.

Ancak takip eden yaz günlerinde Suruç Saldırısı, hendek operasyonları, Ankara Garı Saldırısı gibi olaylar

Seçimden sonraki aylarda terörü bir numaralı gündem haline getirmişti.

1 Kasım 2015'te yapılan seçimde AKP oylarını bir anda yaklaşık 8.5 puan arttırmış,

Tek başına yeniden iktidar olmuştu.

Şimdilerde “Terörsüz Türkiye” sloganını duyuyoruz.

PKK’nın adeta bir Reality Show a dönüşen silah bırakma pardon ‘yakma’ olayı,

Öcalan’a giden heyetler, paylaşılan fotoğraflar, verilen demeçler,

Bir anda can ciğer kuzu sarması olan MHP Lideri Bahçeli ve DEM Parti Heyeti,

Ve buna benzer izlediğimiz ve ilerleyen günlerde izleyeceğimiz birçok gelişme…

Bir önceki seçimde “HDP ile yol yürüyen PKK ile ortak hareket ediyor” algısı oluşturulurken,

Şimdi DEM Parti Barış Güvercini ilan edilerek 43 yıllık PKK, Terör Örgütü olmaktan çıkıyor.

İşin aslı şu…

2023 Cumhurbaşkanlığı Seçiminde CHP’nin HDP ile ortak hareket ederek seçimi kazanınca da Öcalan’ı serbest bırakacağı, PKK’lıları işe alacağı gibi ortaya bir yalan atıldı, büyütüldü, işlendi ve seçim kazanıldı.

Bu rahatlıkla Anayasa değişikliğini yapabileceğini ve Cumhurbaşkanlığı Seçimini bir dönem daha kazanacağını düşünen AKP için şok edici bir gelişme yaşandı.

CHP’de Kılıçdaroğlu dönemi sona ererek Özgür Özel dönemi başladı.

2024 Yerel Seçimlerinde Türkiye’nin Birinci Partisi haline gelen CHP, yükselişini sürdürüyordu.

Acilen bir önlem almak gerekiyordu ki bir dönem daha iktidarı kaybetmeden yol yürünebilsin.

2028 Cumhurbaşkanlığı Seçimi için yeni bir taktik gerekiyordu.

Ekonomiyi bitiren, eğitimden adalete tüm sistemleri çöken, yurtdışı imajı kalmamış bir iktidarın yeni bir seçim stratejisi geliştirmesi gerekiyordu.

Hem kürtlerin oyunu almak, hem de kahraman görünerek bitmiş iktidarlarını seçmenlerine hissettirmemek için DEM Parti’nin desteğine ihtiyacı vardı.

Ama bunun için önemli bir engeli aşmak gerekiyordu: PKK

İşte bu noktada Terörsüz Türkiye diyerek süreci masumlaştırmaya başladılar.

Kendi cephelerini böyle kurtarmaya çalışırken CHP cephesini de baltalamak gerekiyordu.

CHP’yi Kurultay Davası olarak anılan dava ile kendi içinde karıştırarak ilk hamleyi yaptılar.

Akabinde kumpaslar, yalancı tanıklar, işbirlikçiler “-mış –muş” içeren; "ben öyle duydum" ifadeleriyle CHP’nin yerel yönetimlerinin güvenilmez, yolsuzluklarla anılan bir imaj çizmesini sağlamaya çalıştılar.

Belediye başkanlarının, belediye bürokratlarının, parti yöneticilerinin bir bir haksız hukuksuz yere tutuklanması da bu sebepledir.

Sözün özü; yalancının mumu yatsıya kadar yandı ve bir önceki seçimdeki “CHP güvenlik tehdididir” taktiği artık son buldu,

Yaşadığımız  son süreçte “CHP rüşvet ve her türlü yolsuzluğun döndüğü GÜVENİLMEZ bir partidir” taktiğini yaymaya çalışıyorlar.

Bu iddiaları halkta karşılık bulamasa da “Goebbels Taktiği”yle yürümeye devam edecekler.

Bu iddialarını çok çok tekrar edecekler, halk o bilgiyle ne kadar sık karşılaşırsa, o kadar doğruymuş gibi gelecek,

Tekrarın sıklığı arttıkça, doğruluk algısı da artacak.

Özgür Özel halk buluşmalarında, mitinglerde ve tv programlarında gerçekleri anlatarak bu direnci kırıyor,

Bu da AKP cephesini zor duruma sokuyor.

2023 seçimlerinde güvenlik tehdidi üzerinden şekillenen propaganda, bugün yerini ‘yolsuzluk partisi’ imajına bırakmış durumda. 

Ancak kamuoyunun algısı artık daha dirençli.

İktidarın yeni taktik arayışında olduğu açık.

CHP’nin yükselen grafiği ise, önümüzdeki dönemin psikolojik propaganda savaşlarının çok daha yoğun geçeceğini gösteriyor.

Bu yüzden sadece doğru olmak yetmez. Doğruyu sürekli ve güçlü bir şekilde anlatmak gerekir.

Evet, bu yol uzun ve dikenli, sarsıcı ve zor ilerleyecek.

Ama okun en uzaktaki hedefi vurmadan önce en dibe kadar çekilmesi gerekir.

Dipte olmak, büyük çıkışların temelidir...

Bugün kurulan yalanlar, belki bir süre odayı aydınlatır gibi görünse de, sonunda o odada yine karanlık hâkim olur.

Çünkü yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.

Tıpkı Fatih Medresesi'ndeki uydurma mumlar gibi…

Bu millet, artık  karanlıkta kalmamak için, kendi ışığını yakmak için yola çıktı,

Ve göreceksiniz; tarih o mumların nasıl bir bir söndüğünü yazacak...

KARTALLAR YÜKSEK UÇAR

  Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’de görülen mahkemesinden bir fotoğraf karesi günlerdir sosyal medyada dolaşıyor… Fotoğrafta benim dikkatimi ç...