30 Mayıs 2023

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET...

 


MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET…

Türkiye’nin belki de kaderini belirleyecek seçime sayılı günler kaldı.

Pazar günü sandığa gidip oyumuzu kullanacağız,

Akabinde oylarımıza sahip çıkıp, sandıklarımızın başına gideceğiz.

Hep söylüyorum yine söyleyeceğim;

“Bu seçim cennetin kapılarını açma seçimi değil, cehennemin kapılarını kapama seçimi.”

Ama gelin bu kader seçimi öncesi kronolojik bir sıralama yapalım.

 

Biz bugünlere nasıl geldik bir hatırlayalım…


*Mayıs 2002'de Başbakan Bülent Ecevit'in rahatsızlanması ve ilerleyen yaşının etkisiyle sağlık durumunun düzelememesi iddiası ile görevine devam edip edemeyeceği yönünde tartışmalar yaşanıp Ecevit'in görevden çekilmemesine tepki gösteren milletvekillerinin yarısı istifa etmeseydi,

* Bu gelişmeler sırasında koalisyon hükümetinin ikinci büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002 günü, partisinin Bursa İl teşkilatının Keles ilçesinde düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı'nda yaptığı açıklamada 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılmasını istemeydi,

*16 Temmuz 2002'de koalisyon hükümetini oluşturan üç partinin genel başkanları arasında yapılan zirve toplantısında 3 Kasım'da erken seçim yapılması kararı alınmasaydı,

*31 Temmuz 2002'de TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, erken seçim önergesi oylamaya katılan 514 milletvekilinden 449'unun kabul oyu vermeseydi,

*3 Kasım 2002 tarihinde 81 ildeki 85 seçim çevresinde düzenlenen seçimlere katılım oranı yüzde 79,13 olarak gerçekleşmeseydi,

*%10'luk seçim barajı olmasaydı,
(Yüzde 10'luk ülke barajı nedeniyle geçerli oyların yaklaşık yüzde 45'i TBMM'ye yansıyamadı; seçimlere katılan 18 siyasi partiden yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 10'luk ülke barajını aşarak TBMM'de temsil edilmeyi başardı, böylece 1946'dan sonra ikinci kez TBMM'de yalnızca iki parti temsil edildi.)

*Geçerli oyların yüzde 34,29'unu alan Adalet ve Kalkınma Partisi elde ettiği 363 milletvekilliği ile (9 Mart 2003'te düzenlenen ara seçimlerden sonra 365'e yükseldi) tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu sağlamasaydı,

*1999 genel seçimlerinden sonra kurulup 2002 seçimlerine kadar ülkeyi yöneten koalisyon hükümetinin ortaklarından Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi'nin yanı sıra muhalefetteki Doğru Yol Partisi, Saadet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi barajı aşamayarak TBMM dışında kalmasaydı,
(Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli aday olduğu Osmaniye'den %29,19 (58.622)oy almasına rağmen partisi baraja takıldığından milletvekili seçilemedi.)

*14 Kasım 2002 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmeden sonra, Erdoğan'ın milletvekili olmaması nedeniyle, 16 Kasım 2002 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkan yardımcısı Abdullah Gül, Sezer tarafından hükümeti kurmakla görevlendirdi. 58. Hükümetin 18 Kasım'da Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmasaydı,

*Adalet ve Kalkınma Partisi, Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Doğanköy'de sandık kurullarının oluşturulmaması ve bir sandığın kırılması nedeniyle Siirt'teki seçimlerin iptali için Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu. Başvuruyu haklı bulan YSK 2 Aralık 2002 tarihinde, Siirt'teki seçim sonuçları iptal ederek bu seçim çevresindeki seçimlerin yenilenmesine karar vermeseydi,

*Siirt'te yapılacak ara seçim öncesinde Deniz Baykal liderliğindeki CHP'nin desteğiyle yapılan anayasa değişikliğiyle Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel kaldırılmasaydı,

*9 Mart 2003'te yenilenen ve yalnızca 4 partinin katıldığı seçimler sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi 3 milletvekilliğini de kazanmasaydı,

*Aynı seçimde Recep Tayyip Erdoğan da Siirt'ten TBMM'ye seçilmeseydi

Sizce 9 Mart 2003’ten bugüne kadar yaşadıklarımızı yaşar mıydık?

 

Elbette yaşamazdık…

Ülkelerin de kaderleri vardır.

Bizim kaderimize de o zaman için bu düşmüş.

Ama “kaderimse çekerim” de diyemeyiz.

Artık bir şeyler değişmeli, yok olmaya doğru adım adım sürüklenirken buna “dur” denilmeli.

II.Dünya Savaşı bittiğinde Almanlar,

Bir taraftan molozlar arasında ölmüş at eti yerken,

Bir yandan da yeni bir sistem hakkında düşünmeye başlarlar.

Conrad Adenaur bu manzara karşısında şöyle der;

“Umarım bir daha İsa bile gelse tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız.”

Almanya savaş sonrası yıkıntılarından yeniden doğdu.

Dünyanı güçlü devletleri arasında yer aldı.

Çok uzaklara gitmeyelim…

Osmanlı son dönemlerinde gücünü iyice kaybetmiş, işgale açık hale gelmişti,

15 Mayıs sabahı İzmir rıhtımına Yunan kuvvetlerinin girişiyle İzmir işgal edildi.

İşgale karşı çıkan Hasan Tahsin ilk kurşunu sıktı ve ardından şehit oldu.

Bunun üzerine Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919’da milli mücadeleyi başlatmak üzere Samsun’a doğru yola çıktı.

19 Mayıs sabahı Samsun’a ayak bastığında bir ülkenin kaderi değişti…

15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgaliyle başlayan yazgı,

9 Eylül 1922'de Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesi ile son buldu.

Sözün özü değişim için adım atmak, bir yerlerden başlamak şart…

Sen de mülteci işgaline son vermek, öz vatanında sığıntı gibi olmak istemiyorsan,

Ekonomik prangaları kırıp, hakça bölüşmek istiyorsan,

Adaletin yeniden tesis edilmesiyle güven içinde yaşamak istiyorsan,

Çocuklarının kaliteli ve çağdaş eğitim almasını istiyorsan,

Kadınların korkmadan, özgürce haklarını yaşayabilecekleri günleri istiyorsan,

Kısacası vatanını seviyorsan atman gereken adım belli;

SANDIĞA GİT OY VER…

Ve Atatürk’ün şu sözünü sakın unutma;

“MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!”

KARTALLAR YÜKSEK UÇAR

  Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’de görülen mahkemesinden bir fotoğraf karesi günlerdir sosyal medyada dolaşıyor… Fotoğrafta benim dikkatimi ç...