MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET…
Türkiye’nin belki de
kaderini belirleyecek seçime sayılı günler kaldı.
Pazar günü sandığa gidip
oyumuzu kullanacağız,
Akabinde oylarımıza sahip
çıkıp, sandıklarımızın başına gideceğiz.
Hep söylüyorum yine
söyleyeceğim;
“Bu seçim cennetin kapılarını açma seçimi değil, cehennemin
kapılarını kapama seçimi.”
Ama gelin bu kader seçimi öncesi kronolojik bir sıralama
yapalım.
Biz bugünlere nasıl geldik bir hatırlayalım…
*Mayıs 2002'de Başbakan Bülent Ecevit'in
rahatsızlanması ve ilerleyen yaşının etkisiyle sağlık durumunun düzelememesi
iddiası ile görevine devam edip edemeyeceği yönünde tartışmalar yaşanıp
Ecevit'in görevden çekilmemesine tepki gösteren milletvekillerinin yarısı
istifa etmeseydi,
* Bu gelişmeler sırasında koalisyon hükümetinin
ikinci büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) Genel Başkanı Devlet
Bahçeli, 7 Temmuz 2002 günü, partisinin Bursa İl teşkilatının Keles ilçesinde
düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı'nda yaptığı açıklamada 3 Kasım 2002
tarihinde erken seçim yapılmasını istemeydi,
*16 Temmuz 2002'de koalisyon hükümetini
oluşturan üç partinin genel başkanları arasında yapılan zirve toplantısında 3
Kasım'da erken seçim yapılması kararı alınmasaydı,
*31 Temmuz 2002'de TBMM Genel Kurulu'nda yapılan
oylamada, erken seçim önergesi oylamaya katılan 514 milletvekilinden 449'unun
kabul oyu vermeseydi,
*3 Kasım 2002 tarihinde 81 ildeki 85 seçim
çevresinde düzenlenen seçimlere katılım oranı yüzde 79,13 olarak
gerçekleşmeseydi,
*%10'luk seçim barajı olmasaydı,
(Yüzde 10'luk ülke barajı nedeniyle geçerli
oyların yaklaşık yüzde 45'i TBMM'ye yansıyamadı; seçimlere katılan 18 siyasi
partiden yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi yüzde
10'luk ülke barajını aşarak TBMM'de temsil edilmeyi başardı, böylece 1946'dan
sonra ikinci kez TBMM'de yalnızca iki parti temsil edildi.)
*Geçerli oyların yüzde 34,29'unu alan Adalet ve
Kalkınma Partisi elde ettiği 363 milletvekilliği ile (9 Mart 2003'te düzenlenen
ara seçimlerden sonra 365'e yükseldi) tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu
sağlamasaydı,
*1999 genel seçimlerinden sonra kurulup 2002
seçimlerine kadar ülkeyi yöneten koalisyon hükümetinin ortaklarından Demokratik
Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi'nin yanı sıra
muhalefetteki Doğru Yol Partisi, Saadet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi barajı
aşamayarak TBMM dışında kalmasaydı,
(Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet
Bahçeli aday olduğu Osmaniye'den %29,19 (58.622)oy almasına rağmen partisi
baraja takıldığından milletvekili seçilemedi.)
*14 Kasım 2002 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer ile Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan
arasındaki görüşmeden sonra, Erdoğan'ın milletvekili olmaması nedeniyle, 16
Kasım 2002 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkan yardımcısı
Abdullah Gül, Sezer tarafından hükümeti kurmakla görevlendirdi. 58. Hükümetin
18 Kasım'da Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmasaydı,
*Adalet ve Kalkınma Partisi, Siirt'in Pervari
ilçesine bağlı Doğanköy'de sandık kurullarının oluşturulmaması ve bir sandığın
kırılması nedeniyle Siirt'teki seçimlerin iptali için Yüksek Seçim Kurulu'na
başvurdu. Başvuruyu haklı bulan YSK 2 Aralık 2002 tarihinde, Siirt'teki seçim
sonuçları iptal ederek bu seçim çevresindeki seçimlerin yenilenmesine karar
vermeseydi,
*Siirt'te yapılacak ara seçim öncesinde Deniz
Baykal liderliğindeki CHP'nin desteğiyle yapılan anayasa değişikliğiyle
Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel kaldırılmasaydı,
*9 Mart 2003'te yenilenen ve yalnızca 4 partinin
katıldığı seçimler sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi 3 milletvekilliğini de
kazanmasaydı,
*Aynı seçimde Recep Tayyip Erdoğan da Siirt'ten
TBMM'ye seçilmeseydi
Sizce 9 Mart 2003’ten bugüne kadar
yaşadıklarımızı yaşar mıydık?
Elbette yaşamazdık…
Ülkelerin de kaderleri vardır.
Bizim kaderimize de o zaman için bu düşmüş.
Ama “kaderimse çekerim” de diyemeyiz.
Artık bir şeyler değişmeli, yok olmaya doğru adım adım
sürüklenirken buna “dur” denilmeli.
II.Dünya Savaşı bittiğinde Almanlar,
Bir taraftan molozlar arasında ölmüş at eti yerken,
Bir yandan da yeni bir sistem hakkında
düşünmeye başlarlar.
Conrad Adenaur bu manzara karşısında
şöyle der;
“Umarım bir
daha İsa bile gelse tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız.”
Almanya savaş sonrası yıkıntılarından
yeniden doğdu.
Dünyanı güçlü devletleri arasında yer
aldı.
Çok uzaklara gitmeyelim…
Osmanlı son dönemlerinde gücünü iyice
kaybetmiş, işgale açık hale gelmişti,
15 Mayıs sabahı İzmir rıhtımına Yunan
kuvvetlerinin girişiyle İzmir işgal edildi.
İşgale karşı çıkan Hasan Tahsin ilk
kurşunu sıktı ve ardından şehit oldu.
Bunun üzerine Mustafa Kemal 16 Mayıs
1919’da milli mücadeleyi başlatmak üzere Samsun’a doğru yola çıktı.
19 Mayıs sabahı Samsun’a ayak bastığında
bir ülkenin kaderi değişti…
15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgaliyle
başlayan yazgı,
9 Eylül 1922'de Türk Ordusu’nun İzmir’e
girmesi ile son buldu.
Sözün özü değişim için adım atmak, bir
yerlerden başlamak şart…
Sen de mülteci işgaline son vermek, öz
vatanında sığıntı gibi olmak istemiyorsan,
Ekonomik prangaları kırıp, hakça bölüşmek
istiyorsan,
Adaletin yeniden tesis edilmesiyle güven
içinde yaşamak istiyorsan,
Çocuklarının kaliteli ve çağdaş eğitim
almasını istiyorsan,
Kadınların korkmadan, özgürce haklarını
yaşayabilecekleri günleri istiyorsan,
Kısacası vatanını seviyorsan atman
gereken adım belli;
SANDIĞA GİT OY
VER…
Ve Atatürk’ün şu sözünü sakın unutma;
“MUHTAÇ OLDUĞUN
KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!”
