BİZİM ÇOCUKLAR
Hakimiyet-i Milliye gazetesinin
20 Ağustos 1922 tarihli nüshasında ‘Çay
Ziyafeti’ başlık bir haber yayımlandı.
Atatürk’ün köşkte bir çay
ziyafeti vereceği ilan edildi.
Herkes Onun çay ziyafeti
vermesini beklerken, O Büyük Taarruz’u başlatmak üzere Ankara’dan ayrılmıştı.
Ya büyük bir bozgun ya da büyük
bir zafer olacaktı.
Bunca kargaşanın içerisinde
ajanslar Atatürk’ün futbol maçı ve çay partisi düzenlediğini geçiyordu.
Akıl alacak gibi değildi…
Düşman yurdu esir almış, ortalık
yangın yeri,
Çay patisi düzenlemek de neydi???
Futbol maçı ve çay partisi tabi
ki işin hilesiydi.
Mustafa Kemal savaşın son
hazırlıklarını yapıyordu.
Düşman ayakta uyurken, O zaferin
zeminini hazırlıyordu.
Taarruzdan bir gece önce ordunun
neredeyse tamamı mevzileri terk ederek yer değiştirecekti.
Cepheyi terk eden ordu; koca
toplar, silahlar, onca yükle birlikte Şuhut dağları arasından, bir patika
vasıtasıyla Yunan hattının güneyine sızdı.
Kimse fark etmedi.
26 Ağustos 1922 günü, saat
05.00’da Türk topları sessizliği bıçak gibi yırttı.
Böyle başlayan Büyük Taarruzla
birlikte Türk ordusu bölgeyi iyice ele geçirmeye başladı.
Sonuçta Atatürk keskin zekasıyla
birleştirdiği askeri dehasını muhteşem bir planla gözler önüne sermişti.
Zafer kaçınılmazdı ve öyle de oldu…
Elbette sizlere tarih dersi vermiyorum,
Ya da seçimi savaşa benzetip, kimseyi
düşman ilan etmiyorum.
Buraya kadar ki satırlar sadece Atatürk’ün
stratejik zekası ve taktiksel bilgeliğini aktarabilmek içindi.
Büyük askeri deha Mustafa Kemal’e savaşı kazandıran
en önemli husus,
Karda yürüyüp izini belli etmemesidir.
Geçen gün Aydın’da bir “pankart krizi” yaşandı.
CHP Aydın İl Başkanlığı, AKP Aydın İl
Başkanlığı binasının yan duvarına boylu boyunca 13. Cumhurbaşkanı Adayı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun bir pankartını astı.
Ortada ne AKP İl yönetimi, ne gençlik
kolları, ne de ilçe yönetimi vardı.
Ertesi sabah pankartı gören AKP İl Başkanı
Gökhan Öktem şöyle bir açıklama yaptı:
“Sabah
da bizim binanın yan tarafına CHP pankartı asılmış. İhtiyaçları varsa, biz
binanın ön tarafını da verelim kendilerine. Eğer seçimde pankartla
kazanabileceklerini, seçimin seyrini böyle değiştirebileceklerini
düşünüyorlarsa hiç problem değil. Biz rahatsız olmuş değiliz. Tam tersi bizi
motive, mutlu ediyor. Demek ki bizim binamıza kadar ihtiyaçları var.”
Olay olduktan sonra yaptığınız bütün
açıklamaların içi boş, hepsi farazi…
Emin olun kimse “pankart inmiş mi?” diye sormuyor,
O
pankart oraya nasıl asıldı? diye soruyor.
Buradaki temel sorun CHP’nin ihtiyacı olup
olmaması değil ki Sayın Gökhan Öktem.
Konuyu başka yere çekmeyelim.
Açıklamanızda bile “asılmış” diyorsunuz.
Yani siz yatağınızda mışıl mışıl uyurken
il binanızda çalışma varmış öyle mi?
Bu açıklamanızdan sadece bu sonuca
varılıyor.
İl
binanıza girip “vinçle” pankart asılırken neredeydiniz?
AKP
Aydın’da bu kadar mı sahipsiz kaldı?
Genel
Merkezinize bu konuyu nasıl izah ettiniz?
Daha
İl Binasına sahip çıkamayan bir AKP, Aydın’a nasıl sahip çıkacak?
Siz önce seçmenlerinize bu soruları
açıklayın.
Seçim önü bunu nasıl tolere edeceksiniz
bence bunu düşünün.
Bu
olay Aydın’da AKP’nin koordinasyonsuz olduğunun ve güç kaybettiğinin en büyük
göstergesi.
AKP Aydın Teşkilatı bu durumu kendi içinde
düşünedursun, biz gelelim Bizim Çocuklara…
Böyle bir hamleyi düşünen, gerçekleştiren
her kimse tebrik ediyorum.
Tıpkı Büyük Taarruzda Büyük Komutan Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi,
Sessiz ve derinden ilerleyerek böyle bir
hamle gerçekleştirdiler.
Türk'ün savaşı hileli olur ya
hep, taktikleri şaşırtır,
Türk tarihi savaşta hileyi
sanatçı gibi kullanan mareşallerle doludur.
Bizim çocuklara da böylesi bir hamle
yakışırdı,
Ne de olsa onlar Mustafa Kemal’in
çocuklarıydı…

