22 Mart 2023

DEMOKRASİ

 


DEMOKRASİ

 

Geçenlerde bir gazete haberine takıldı gözlerim.

“Okullarda Demokrasi Kültürü Oluşturulacak”

‘Vay’ dedim kendi kendime, sanırım bir şeyler düzeliyor.

Haberin devamında öğrencilerin toplumda sahip oldukları demokratik hak ve sorumlulukları hayata geçirmek ve savunmak,

Çeşitliliğe değer vermek ve demokratik yaşama aktif katılmalarını sağlamak için bir proje oluşturulduğu,

Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ortak finansmanıyla MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü işbirliğiyle yürütülecek bir proje olduğu,

Belirlenen pilot okullarda projenin hayata geçirileceği falan yazıyordu.

Hatta projede pilot okul olmak için Aydın’dan da başvuru olduğunu görünce,

“İşte bu” dedim…

Tam da benim memleketime yakışan bir şey…

Ben bu haberi okudum, ardından sosyal medyada bir fotoğrafa denk geldim.

80’lerin sonu 90’ların başı olduğunu tahmin ediyorum.

Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Alparslan Türkeş

Yan yana Anıtkabir’in merdivenlerinden çıkıyorlar.

‘Eskiler’ dedim daha güzeldi sanki…

Yıllar sonra okullarda demokratikleşme eğitimi veriliyor,

Ama aslında yıllar evvel de bu ülke demokratik, özgür, hoşgörülü siyasetin ve yaşamın olduğu bir yerdi.

İşte o anlarda sosyal medyada bir haber

“CHP Efeler İlçe Başkanı’na çirkin saldırı” başlığıyla geçiyor.

Haberi duyan hastaneye koşuyor, hastanenin önü kalabalık.

Her kafadan bir ses çıkıyor, müthiş bir uğultu, gergin insanlar…

Günler sonra Polat Başkan’ın ifadesinde saldıranların ‘Hareketin Lideri’ şeklinde slogan atarak saldırdıklarını öğreniyoruz.

Ne vahim bir durum, ne içler acısı…

Siyasi rekabet, siyasi çekimsizlik, siyasi haset, siyasi kin, siyasi nefret ve en önemlisi;

Siyasi tahammülsüzlük…

Demokratik hakkını kullanarak söylemlerde bulunan siyasilere saldırmak,

Ancak geri kalmış ülkelerde görülebilecek bir davranış.

Söylemlerini beğenmediğimiz herkesi darp mı etmeliyiz?

Nerede kaldı demokratik haklarımız, özgürlüklerimiz, hoşgörümüz???

Birbirimizi eleştiremeyeceksek ne farkımız kalır duvardaki resimden?

Demokratik haklar kullanılsın diye Atatürk Kent Meydanı’na Demokrasi Çadırı kuruldu.

Bu şehir demokratikleşsin, özgürleşsin diye çabalayan çok güzel insanlar var;

Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Özlem Çerçioğlu,

Efeler Belediye Başkanımız Sayın Fatih Atay…

Benzerine çok nadir rastlanabilecek bir şeye imza attılar aslında.

Aydın’ı ve Efeler’i birlikte yönetelim, fikirlerinizi özgürce söyleyin istediler…

Demokrasi olsun, herkes özgürce fikrini belirtsin diye koca çadır var Atatürk Kent Meydanı’nda,

Bu da mı yetmiyor bir şeyleri anlamanıza?

Hala söylemlerinden rahatsız olduğu kişilere karşı, şiddetle çözüm bulunacağını sanan bir güruhun eylemlerine şahit oluyoruz.

21. yüzyıldayız beyler!!!

90’lardan günümüze bakıyorum;

Sanırım tarih ilerledikçe medeniyeti gerileyen tek ülke biziz…

Buradan gençlere sesleniyorum:

Siyasi olarak görüşünüz ne olursa olsun hiç önemli değil,

Kimsenin güdümünde olmayın…

Siyasi büyüklerinizin gösteremediği hoşgörüsüzlüğün izlerini takip etmeyin,

Fikirler şiddetle bastırılamaz, engellenemez.

Unutmayın;

Aynı bayrağın altında aynı toprağın ekmeğini yiyoruz…

 

 

 

 

 

 

 

 

TENCERE

 


TENCERE

 

1988-1989 yılları, 6-7 yaşlarındayım...

Komşulara sabah kahvesine gittiğinde annemde sürekli bir şikayet etme hali.

Evde akşam haberlerini izlerken yine aynı şekilde,

Durmadan söyleniyor, kızıyor, öfkeleniyor…

Çarşı da pazar da bir şeyler istiyorum –e haliyle çocuğum-

Annem almıyor bir de üstüne zılgıt yiyorum iyi mi?

Sohbetlerde sürekli bir “zam” kelimesi dönüyor ama karşılığını bilmiyorum.

“Bugün de benzine zam gelmiş”

“Yılbaşında elektrik zamlanacakmış”

“Milleti açlığa mahkum edecek bunlar”

“Allah kahretsin hepsini, kuru soğan alamaz olduk”

Sohbetler bu şekilde gidiyor,

Ben bebeklerimle oynarken zihnimin bir köşesine konuşulanları kaydediyorum…

Şimdi anlıyorum neler olduğunu.

1989 Seçimleri tek başına iktidar olan Anavatan Partisi’nin siyaset sahnesinden silinmesinin miladıdır.

Peki ne oldu da bu saltanat çöktü?

1983-1989 döneminde enflasyon hiç kuşkusuz ANAP’ın ve tabi ki Özal’ın başına bela oldu.

Özal o dönem yaptığı bir açıklamada "Ortadirek" adını verdiği kesim için;

"İşçiye, memura, emekliye kaşıkla versek, kepçeyle geri alırız. Enflasyon ile mücadele için ancak enflasyon oranında zam verebiliriz" diyordu.

Millet enflasyon baskısı altında eziliyor, geçim sıkıntısı yaşıyordu.

Halk kahvehane köşelerinde gidişattan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor,

Kadınlar ev sohbetlerinde kaynatamadıkları tencerelerinden dert yanıyordu.

1989 yerel seçimlerinde seçmen yüksek enflasyon ve geçim sıkıntıları nedeniyle ANAP'a büyük bir ders verdi.

Oyları yüzde 43,24'den yüzde 23,74'e düştü.

Dönemin Adalet Bakanı “Üzerimizden silindir geçti” derken,

Özal “Vatandaşın verdiği dersi aldık” dedi.

Aslına bakarsanız 1983-1989 arası icraatların dolu dizgin yapıldığı bir dönem oldu.

Otoyol, köprü, demiryolu, toplu konut, uydu ve baraj hamleleri ardı ardına sıralandı.

Türkiye dünyaya açıldı, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katılmak için müracaat yaptı.

ABD, Rusya ve İngiltere gibi aktörlerle birlikte ismi sayılmaya başlandı.

Kısacası, ülke tam anlamıyla bir 'transformasyon' dönemi yaşıyor, yani dönüşüyordu.

Ancak yanlış giden ekonomi politikaları sonun başlangıcını hazırladı.

Zaten yerel seçimlerde yeteri kadar oy kaybetmiş olan ANAP,

31 Ekim 1989’da Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile çöküşe geçti.

Bu noktada günümüze bağlayacak olursak,

“Tarih tekerrür mü ediyor acaba?” diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Yapılan yollar, köprüler, havalimanları icraattan çok vatandaşın sırtında kambur olmaya,

Hayat pahalılığı, işsizlik, eriyen maaşlar, ağır vergiler bunaltmaya,

Üstüne durmaksızın yapılan elektrik, doğalgaz, akaryakıt zamları bardağı taşırmaya başladı.

Gıda enflasyonunda rekor üstüne rekor kırılırken,

Vatandaşlar çocuklarının okul alışverişlerini dahi yapamaz hale geldiler.

Bu gidişat elbet bir gün son bulacak,

Kahvehanelerde ve ev sohbetlerinde kazan içten içe kaynıyor.

Bu aşamada çok sevdiğim bir Süleyman Demirel sözüyle yazımı bitirmek istiyorum:

“Tencerenin düşüremeyeceği hükümet yoktur.”

 

 

KARTALLAR YÜKSEK UÇAR

  Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’de görülen mahkemesinden bir fotoğraf karesi günlerdir sosyal medyada dolaşıyor… Fotoğrafta benim dikkatimi ç...