TENCERE
1988-1989
yılları, 6-7 yaşlarındayım...
Komşulara
sabah kahvesine gittiğinde annemde sürekli bir şikayet etme hali.
Evde akşam
haberlerini izlerken yine aynı şekilde,
Durmadan
söyleniyor, kızıyor, öfkeleniyor…
Çarşı da
pazar da bir şeyler istiyorum –e haliyle çocuğum-
Annem almıyor
bir de üstüne zılgıt yiyorum iyi mi?
Sohbetlerde
sürekli bir “zam” kelimesi dönüyor
ama karşılığını bilmiyorum.
“Bugün de benzine zam gelmiş”
“Yılbaşında elektrik zamlanacakmış”
“Milleti açlığa mahkum edecek bunlar”
“Allah kahretsin hepsini, kuru soğan
alamaz olduk”
Sohbetler bu
şekilde gidiyor,
Ben
bebeklerimle oynarken zihnimin bir köşesine konuşulanları kaydediyorum…
Şimdi
anlıyorum neler olduğunu.
1989
Seçimleri tek başına iktidar olan Anavatan Partisi’nin siyaset sahnesinden
silinmesinin miladıdır.
Peki ne oldu
da bu saltanat çöktü?
1983-1989
döneminde enflasyon hiç kuşkusuz ANAP’ın ve tabi ki Özal’ın başına bela oldu.
Özal o dönem
yaptığı bir açıklamada "Ortadirek"
adını verdiği kesim için;
"İşçiye, memura, emekliye kaşıkla
versek, kepçeyle geri alırız. Enflasyon ile mücadele için ancak enflasyon
oranında zam verebiliriz"
diyordu.
Millet
enflasyon baskısı altında eziliyor, geçim sıkıntısı yaşıyordu.
Halk
kahvehane köşelerinde gidişattan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor,
Kadınlar ev
sohbetlerinde kaynatamadıkları tencerelerinden dert yanıyordu.
1989 yerel
seçimlerinde seçmen yüksek enflasyon ve geçim sıkıntıları nedeniyle ANAP'a
büyük bir ders verdi.
Oyları yüzde
43,24'den yüzde 23,74'e düştü.
Dönemin
Adalet Bakanı “Üzerimizden silindir
geçti” derken,
Özal “Vatandaşın verdiği dersi aldık” dedi.
Aslına
bakarsanız 1983-1989 arası icraatların dolu dizgin yapıldığı bir dönem oldu.
Otoyol,
köprü, demiryolu, toplu konut, uydu ve baraj hamleleri ardı ardına sıralandı.
Türkiye
dünyaya açıldı, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na katılmak için müracaat yaptı.
ABD, Rusya ve
İngiltere gibi aktörlerle birlikte ismi sayılmaya başlandı.
Kısacası, ülke
tam anlamıyla bir 'transformasyon' dönemi yaşıyor, yani dönüşüyordu.
Ancak yanlış
giden ekonomi politikaları sonun başlangıcını hazırladı.
Zaten yerel
seçimlerde yeteri kadar oy kaybetmiş olan ANAP,
31 Ekim
1989’da Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile çöküşe geçti.
Bu noktada
günümüze bağlayacak olursak,
“Tarih tekerrür mü ediyor acaba?” diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Yapılan
yollar, köprüler, havalimanları icraattan çok vatandaşın sırtında kambur
olmaya,
Hayat
pahalılığı, işsizlik, eriyen maaşlar, ağır vergiler bunaltmaya,
Üstüne
durmaksızın yapılan elektrik, doğalgaz, akaryakıt zamları bardağı taşırmaya
başladı.
Gıda
enflasyonunda rekor üstüne rekor kırılırken,
Vatandaşlar
çocuklarının okul alışverişlerini dahi yapamaz hale geldiler.
Bu gidişat
elbet bir gün son bulacak,
Kahvehanelerde
ve ev sohbetlerinde kazan içten içe kaynıyor.
Bu aşamada
çok sevdiğim bir Süleyman Demirel sözüyle yazımı bitirmek istiyorum:
“Tencerenin düşüremeyeceği hükümet
yoktur.”
