Ağustos 1958
Cumhuriyet tarihinde ilk kez *Moratoryum ilan edildi.
Hemen akabinde harekete geçildi,
Dış borçlar yeniden yapılandırdı.
İMF ile anlaşma yaparak 25 milyon IMF'den,
250 milyon ABD'den,
75 milyon diğer OEEC ülkelerinden kredi alındı.
Borcu borçla ödemeye çalıştık, onda da çok başarılı olamadık.
Üretim ekonomisi desteği olmadığı için çark daha fazla
dayanamadı…
Türkiye bu darlıktan nasıl mı çıktı?
27 Mayıs’ın hemen ardından,
Ordu halkımıza şöyle bir çağrıda bulundu:
“Menderes iktidarı
hazineyi tamamen soymuş ve ülkemizi borç içinde bırakmıştır.
Bu nedenle; ülkemizin
feraha çıkması için halkımızın maddi desteklerine ihtiyaç vardır.
Bu destekler için;
değerli madenler başta olmak üzere; para da kabul edilecektir!”
Bu çağrı toplumda karşılığını gördü.
Halk parmaklarındaki altın
alyanslarını dahi çıkarıp orduya verdi,
Kurtuluş için armağan ettiler.
Böylece bu ülke ABD’ye borçlarını ödedi.
Hatta rivayet o ki;
Artanıyla “Ankara Yahya Kemal Caddesi ve İstanbul Zincirlikuyu’da
4 binin üzerinde ev yapıldı.
Bu evler 27 Mayıs’tan sonra emekliye sevk edilen ihtilalci
subaylara,
20 yılda ödenmek üzere yıllık yüzde 2-3’lük faizle verildi”
denildi.
Halka ise yapılan bu fedakârlığa karşılık üzerinde “27 Mayıs”
yazılı gümüş yüzükler verildi.
***
1999 Marmara Depremi oldu.
Felaketin boyutunu anlatmama gerek yok.
Yaralar sarılsın denildi, birlik beraberlik zamanı denildi,
Önce kamuoyunda “dayanışma
vergisi” olarak adlandırılsa da
Kısa sürede “deprem vergisi” olarak anılmaya başladı.
Verginin teknik adı ise Özel İletişim Vergisi’ydi (ÖİV).
Dönemin Bayındırlık Bakanı Koray Aydın verginin bir defaya
mahsus getirildiğini
Bu vergiye “zengin vergisi” demenin daha doğru olacağını
söyledi.
“Devletimiz destek
istemiş milletimiz için” dedik
Canı gönülden kabul ettik, “Helal-i hoş olsun” dedik.
Sonrasında ise bu vergi kalıcı hale geldi, hala sesimizi
çıkarmadan ödüyoruz.
Nereye gittiğini de sormuyoruz…
***
2016 yılında 15 Temmuz Darbe Girişimi oldu.
“Milletimizin desteğe
ihtiyacı var”
denildi.
Bağış kampanyaları düzenlendi, milyonlar toplandı.
Hiç tereddütsüz, sorgulamadan halk bağış yaptı.
Hatta 15 Temmuz Gazileri ve Şehit Yakınları Derneği kuruldu,
Yardım alamayan Gaziler toplanan paraların ardına düşünce,
İşin içinden çok pis kokular geldi…
***
2016 ve 2018 yıllarında yaşanan ekonomik darlıkta çağrı
yapıldı.
Herkes yastık altından dövizlerini, altınlarını çıkardı.
Bankalarda insan yığınları oluştu.
Dolar bozdurma seferberliği yaşandı.
Dolar bozdurana çay bedava, traş bedava, yemek bedava diyen
esnaflar hala aklımızda…
***
Türk Halkı devleti ne zaman dara düşse hep elinden tuttu.
Savaşta, Hastalıkta, Kriz dönemlerinde, Yoklukta, Darlıkta,
Hep devletini ayakta tutmak için fedakârca uğraştı.
Biz Türkler için Devlet demek, dirlik demek, birlik demek,
Devlet bize göre anadır, babadır.
Bu minvalde düşünüldüğünde aklıma Kanuni Sultan Süleyman’ın,
Hastayken söylediği gazelin ilk satırları geliyor;
“Halk içinde mu’teber
bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihânda
bir nefes sıhhat gibi”
Anlamına gelince;
“Halk içinde devletten
daha itibarlı bir şey yoktur,
Dünyada sıhhatli bir
nefes gibi mutluluk yoktur.”
Tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına almış olan,
Corona Virüs yani COVİD-19 Salgınıyla zor günler yaşıyoruz.
Bu günlerde hepimizin iki şeye ihtiyacı var:
Devlete ve Sağlığa…
Hastalığa yakalanma korkusu ve stresiyle başa çıkmaya
çalışırken,
İşe gidemediğinden dolayı geçimini nasıl sağlayacağını,
Faturalarını ve kirasını nasıl ödeyeceğini düşünen
vatandaşlarımız,
Devlet’e bir çağrıda bulunuyor:
Salgın bitene kadar faturalar ertelensin, Devlet kira
yardımında bulunsun!!!
Her zorlukta Devletinin arkasında duran halk, bu kez
Devletten kendisi için destek bekliyor.
Haksız da sayılmaz…
Geçen gün açıklanan Ekonomik Tedbir Paketi’ne bakıyoruz:
Konut kredisi, paket kredi, seyahat ve konaklama vergisi,
İşverenlere vergi ve SGK ötelemeleri,
KGF limit artışı, ihracatçıya stok finansmanı desteği v.b.
Bunların hiç birisi işyeri kapalı olduğu için çalışamayan;
Ahmet’in kirasını ödemiyor,
Selma’nın bebeğine mama ve bez sağlamıyor,
Tuna’nın kredi taksitini ödemiyor,
Demir Ailesi’nin faturalarını ödemiyor,
Murat’ın evine gıda desteği sağlamıyor.
Fedakârlığı paylaştırıp
“FEDA” sını millete, “KÂR” ını patronlara vermekle olmuyor…
***
Kurtuluş Savaşı’nda ördüğü 3 tane çorabı “verebileceğim tek şey bu” diyerek,
Milletine hediye eden Fatma Nine’nin,
Yastık altından çıkardığı altınları “milletime feda olsun” diyerek,
Devlete bağışlayan Salih Dayı’nın,
Parmağındaki alyansını “keşke
daha fazla verebilsem” diyerek,
Orduya teslim eden Öğretmen Kemal Bey’in,
Fedakârlığını bekliyoruz şimdi sizden…
Söylesenize çok mu bir şey istiyoruz Devlet Babamızdan?
*Moratoryum: Borçlanıcının, ödeme gücünü kaybetmesi nedeniyle borçlarının tümünü veya bir kısmını ödeyemeyeceğini ilân etmesidir. Türkiye dış borçlarını ödeyemediği için moratoryum ilan etmiştir.
